Eskil Masaj Salonu Masöz Ece

Jim Dooley ye son defa 1963 yılında, Sanayici Thiebon’un, Ospedaletti yakınındaki malikânesinde davetli olarak geçirdiÄŸim birkaç gün esnasında rastladım. Burası, İtalyan kıyılarındaki özel plajların kuÅŸkusuz en güzeliydi. Davetli olarak orada yirmi fert kadardık. Thiebon o sıralarda altmış sekiz yaşındaydı.  YaÅŸma raÄŸmen -belki de yaşı yüzünden- su kayağı ÅŸampiyonu olmayı kafasına takmıştı. Suyun üzerinde, insanı ÅŸaşırtan rahatça arabeskler çiziyor ve yılların yüküne ve tabiat yasalarına Eskil Masaj Salonu

 Eskil Masaj Salonu

müthiÅŸ kafa tutarak, figürlerini yaparken bir yandan da bilbocfuet1 oynayarak, kayaklara ne kadar egemen bulunduÄŸunu kanıtlayıp, aÄŸzımızı bir karış açık bırakmaktan hoÅŸlanıyordu. Hayranlık uyandıran bir ÅŸeydi bu, ama iÅŸin bir de can sıkıcı yanı vardı. Ev sahibimiz, gösterilerine saat sabahın dokuzunda baÅŸlıyordu ve tüm davetlilerden orada hazır bulunmaları rica ediliyordu. Bu daveti, kibarlığı bozmadan -veya acıma duygusundan vazgeçmeden- geri çevirmek imkânsızdı. Eskil Masaj Salonu Dolayısıyla da tam takım kumsala iniyor ve yaÅŸlı insanın su üzerinde yaptığı numaralara nazikçe alkış tutuyorduk. Taraftan, kel bir akbaba görünüşüyle ve sıskalığıyla suyun üstünde dans ederken, bilboquet’rûn topunu fırlatıp tahta çanaÄŸm içine sokuÅŸuyla, tümüyle dayanılmaz olması için, bir de çengi etekliÄŸi giymesi eksikti. Bu dehÅŸette Goya’dan bir ÅŸeyler vardı. Çılgınca kahkaha atmakla acıma duygusu arasmda bocalıyorduk. Davetliler korosu yaygarayı basıyordu.

Eskil Masaj Salonu

“Ne gençlik! Ne ateÅŸ!” “Hayranlık uyandırıcı!””insanın yakında yetmiÅŸ yaÅŸma basacağı düşünülürse!””Düşünün ki Moliere’in yaÅŸadığı dönemde kırk yaÅŸlarında bir insanın, tiridi çıkmış bir ihtiyardan farkı yoktu!””Onun, vakitımızın en ÅŸaşırtıcı insanlarından biri bulunduÄŸunu her vakit söylemiÅŸimdir!” Ne var ki, yanımda duran, yirmi yaÅŸmda bir yeniyetme de naÄŸmeli bir ÅŸekilde, alçak sesle ÅŸunları söyleyiverdi: “Bu onun son nu-ma-ra-sı…”Eskil Masaj Salonu

 

Bir sabah, malikâneye bigün önce gelmiÅŸ olan Doo-ley’yle plajda karşılaÅŸtım. Amerikalı, sırtına bir kimono geçirmiÅŸ, gözleri ölü gözü ÅŸeklinde, saçları dağınık, kolunu, boÅŸ zamanlarını dolduran bir beyazperde yıldızının beline dolamış durumda, yaÅŸlanmışın, sırtı Riva’ya dönük, bir eliyle su kayağının ipini tutarken,  öteki eliyle bilboquet oynayarak, süre vakit da kendi ekseni çevresinde 360 derecelik usta dönüşler yaparak numaralarmı sergilemesini sükunet içinde izliyordu.